KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ
 
Kırmızı başlıklı kızın masalını birde kurdun ağzından
dinleyelim..
Her gün yaptığım gibi ormanı temizlemeye çıkmıştım. 
Orman
benim evim, temiz tutmak da benim görevim. 
Derken bir kız beliriverdi. 
Kırmızı
başlık ve peleriniyle çok şüpheli bir görünümü vardı. 
Kimin aklına gelir bu
garip kıyafeti giymek. 
Bir kurnazlık peşindeydi mutlaka. 
Bir süre dikkatle
izledim bu garip kızı. 
Elinde taşıdığı üzeri örtülü sepette kim bilir ne
taşıyordu!.
Yürüyüşü bile normal değildi. 
Yanına yaklaşıp ne yaptığını sorunca
bana büyük annesinin evine gittiğini söyledi ama gel de inan. 
Yine de bıraktım
peşini kendi işime döndüm. 
Ama aklım o kıza takıldı bir kere..
Bir gidip bakayım doğru mu söyledikleri dedim kendi kendime;
gerçekten böyle bir büyükanne var mı? 
Siz olsaydınız gerçekliğini kontrol etmek
istemez miydiniz? 
Orman benim evim. 
Ben hem ev sahibiyim, hem de diğer orman
sakinlerine karşı sorumluyum. 
Neyse uzatmayayım..
Gittim, baktım ve gerçekten
bir büyük anne buldum. 
Sorduğumda “evet o küçük kız benim torunum” dedi. 
Ben de
sorumlu bir kişi olarak; “bu küçük kız yabancılarla konuşulmayacağını
öğrenmemiş daha!.” dedim ve anlattım küçük kızla karşılaşmamı..
Büyük anne de
ürperdi ve birlikte küçük kıza bir ders vermeye karar verdik. 
O yatağın altına
saklandı, ben Onun geceliğini giydim, başlığını taktım ve yatağına yattım.
Küçük kız birazdan içeri girdi.
Seslendi cevap verdim. 
Ne şaşkın bir çocuk!. 
Beni
büyük annesi sanıvermişti. 
Ben benim büyük annemi değil sesinden, kokusundan bile
tanırım oysa ki. 
Neyse bunlar bir şey sayılmaz, daha neler yaptı bilseniz. 
Kulaklarımın niçin büyük olduğunu sordu. 
Ne ayıp şey hiç sorulur mu!
Yine de
çocukluğuna verip yumuşak bir sesle cevapladım. 
“Seni iyi dinlemek için”
Ama
bu sefer kalkıp da burnumun niçin büyük olduğunu sormaz mı!.
Küçük kız hiç mi
hiç terbiye almamış. 
Ben zaten burnumu kendime kompleks haline getirdim, öz güvenim
sallantıda. 
Psikologlar, estetikçiler.. 
Dünya para harcıyorum ama nafile. 
Yine
aldırmamaya çalışırken bu sefer de ağzımın kocaman olduğunu yüzüme vurmaz mı! 
Tabi ki kızdım, siz olsanız kızmaz mıydınız? 
O sinirle ayağa fırlayıp peşinde
koşturmaya başladım. 
Birden ne olsa beğenirsiniz! 
Bir kocaman avcı elinde tüfek
kapıdan dalıverdi. 
Beni “seni hain kurt, büyük anneyi yedin değil mi?..” diye
suçlamaz mı !.
Halbuki büyük annenin kılına bile dokunmadım.
O da saklandığı
yerden çıkıp beni korumaya çalışmadı. 
Malum yaşlılık, kulakları iyi duymuyor. 
Avcı mahkeme yapmadan infaz kararımı verdi. 
Tabi ben de adalet bulamayacağımı,
hatta canımı yitireceğimi anlayıp pencereden zor attım kendimi. 
Geçirdiğim
büyük korkunun sarsıntısı yetmiyormuş gibi o gün  bu gün ormanda bile yüzümü
rahat gösteremez oldum. 
Adım haine çıktı.
Aslında Ben Suçsuzum..
Alıntı

Bir yanıt yazın